Ninelerimiz uyuşunda büyüsün diye ninni söyleyerek uyuturlardı.
Şimdi büyüme masalları ile uyutuluyoruz.
Büyürken teknolojiden ve bilimden faydalanamıyoruz. Ama imam
Yetiştirerek büyüyoruz.
Allaha emanet..
Kendi kendine yetinen dünyada ki yedi ülkeden biriyken, saman ithal
ettik. Buğday ülkesiydik. Buğdayı ithal ediyoruz. Pirinç ithal. Kendi
muz üretimimizi islah edip geliştireceğimize, kolay yol başka ülkeleri
besleme adına ithal ediyoruz. İsrail tohum vermezse domates yiyemeyiz.
Daha da sayabiliriz. Bu sadece tarım ürünlerinde...
Sanayide ihraç edilen bir konteyner mal bir valiz çip’i bile karşılamıyor.
Osmanlılık saltanat sevdası nedeniyle ne duruma geldi. On milyon
kilometre kare üzerindeyken, Atatürk’ün sayesinde yediyüzseksenaltı-
bin kilometre kare vatan toprağını koruyabildik.
Saraylar, uçaklar, helikopterler yanı sıra, saray tefrişatı ve ağaçlarını
bile İthal ederek büyüyoruz. Saltanatımız sağ olsun!
Ormanları yeşil alanların yerine memleketin ekolojik yapısını hiçe
sayarak, yerlerine gökdelenler dikerek büyüyoruz.
İşçilerimizi taşeronlandırarak; sağlıksız, karın tokluğuna sosyal güvenliği
olmayan ortamlarda, ölüme terk ediyoruz. Sendikacılık desen can çekişiyor.
Halimizi ifade eden bir fıkra. Yorumu sizlere bırakıyorum.
Bir gün Temel ve arkadaşı Dursun birlikte sinemada film seyrediyorlarmış. Filmin
en heyecanlı sahnesinde bir at, üzerinde adam olduğu halde hızla uçuruma
doğru gidiyormuş. Tam bu sırada Dursun :
- Temel pence uçurumdan aşağuya uçacaklar, demiş. Temel :
- Pence tüşmüyecekler, demiş. Iki arkadaş iddaya girmişler. Sonuçta
uçurumdan aşağıya uçmuşlar ve Dursun iddayi kazanmış. Dursun :
- Temel pen hile yaptum, pen bu filmi daha önceden seyrettum, demiş. Temel
hemen atlamış :
- Haçen pende seyrettum da pok yiyenun aynu hatayu yapacağunu
zannetmiydum, demis...