7 Haziran seçimleri sürecinde CHP ve MHP ile HDP’ nin kampanyalarında birleştikleri ortak payda; yolsuzlukların ve 17 – 25 Aralık’ ın hesabının sorulmasıydı.
Kampanya sırasında en ağır sözler Sn. Bahçeli tarafından söylenmekteydi. Bunları tekrarlamanın bir yararı yok.
2002 yılında baraj altında kalan ve AKP’ nin iktidar olmasını gerçekleştiren Sn. Bahçeli’nin MHP’ si 2007 yılında tekrar meclise girmesinden bu güne kadar, ne kadar Ülkenin kaderini etkileyecek yasa varsa AKP’ ye destek olmuştur. Bunların arasında Abdullah Gül’ ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ve 4+4+4 gibi garabet bir eğitim sistemin de ki katkıları 27 destekleri arasındadır.
AKP’ ye karşı meydanlarda bağıra bağıra en sert eleştiriler yaparken bugünlerin geleceğinin bir habercisi gibiydi. Seçmen, muhalefet yapan partilere yüzde altmış oy vererek sözlerinizin gereğini yerine getirin mesajı vermişti. SN. Bahçeli ne yazık ki bunu iyi okuyamadı. Seçimin hemen ardından, ardı ardına verdiği sert demeçlerle köprüleri yıkmaya çalıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ile ortak aday olarak çıkardıkları Sn. Ekmeleddin’ in bile arkasında duramadı. Kendisini ortada tek başına bıraktı.. Ancak, milletvekili seçilmesini sağlayarak ve Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesini ise anlayabilmiş değilim.
Selahattin Demirtaş, seçim kampanyaları sürecinde ılımlı bir siyasetçi profili gösterdi.. HDP yüzde on üç oy alarak meclise girdi. Her ne kadar harita da bir bölge partisi görüntüsü versede, muhalefet olarak seçmenin iradesini sınamakta bir yarar vardı. Ülkenin doğu ve güneydoğu bölgesini yok mu sayacağız? O bölge insanlarını yok mu sayacağız? O bölge bizim topraklarımız değil mi? Mecliste olarak, konuşularak yapıcı bir siyaset ortaya koymak kimler tarafından yapılacak. İthalatla büyümeyi hedefleyen zihniyet sanırım politikacı da ithal ederek memleket gerçeklerine çözüm bulacak.
CHP ve MHP koalisyonunu dışardan destekleyerek, yapılacak bir yıllık bir protokol’ la, söz birliği yaptıkları hesap sorma ve ekonomik sosyal ve hukuk, yargı sistemini, eğitim sistemini en azında rayına sokabilir. Dört Bakanın yargılanması, 17 – 25 Aralık sorgulanarak seçmenin hassasiyetine cevap verebilirlerdi.
Meclis Başkanlığı seçimi buna bir dayanak olabilirdi.
Sn. Bahçeli 2002’de olduğu gibi son noktayı koydu. Beklendiği gibi AKP’ ye desteğini vererek İsmet Yılmaz’ ın Meclis Başkanı olmasını sağladı. Bu da AKP + MHP koalisyonunun olmadı, kurulacak AKP hükümetini dışardan destekleyerek, AKP’ nin iktidarına yol verecektir.
Ülke, AKP’ nin ileri demokrasisi ve üstün görüşü ile Orta-Doğu bataklığına doğru sürüklenirken, terör örgütlerinin yurdumuzda yuvalanmış olduğu herkes tarafında bilinirken Bu durumu yaratan AKP iktidarının üstün dış ve iç politikasının bir neticesi olduğunu nasıl göremez. Ülkede tüm kurumlar devşirilmiş durumda. Yarattıkları paralel yapı ile birlikte dizayn ettikleri nasıl göz ardı edilir.
Sanırım bir akıl tutulması durumu var.
Erken seçim olasılığı bence zayıf bir ihtimal. İktidar olmanın yolu açılmışken erken seçime gitmeye cesaret edemez. 2002 de ki gibi yine meclis dışında kalabilme riskini göze alacağını tahmin etmem. Aynı zamanda yeni giren milletvekillerinin çoğunluk olduğu mecliste özlük haklarını kazanacağı iki yılı göz ardı etmemek gerekir.
Zaman ne gösterecek hep birlikte göreceğiz.
Sürpriz ise AKP, CHP koalisyonu içinde olmaz olmaz dememek gerekir. Zira CHP’ de kongre süreçleri başlamış olmaktadır!. Süreç ne getirir şimdiden bir yorum yapmak zor..