Topumuz yaşam uzmanı kesildik, başkalarının hayatlarını yadırgamaya dışardan bakmaya, kalıplara sığdırmaya, kategorize etmeye ve sıfatlandırmaya öyle hevesliyiz ki, hayatımızı şekillendiren bu kurallar silsilesi nereden çıktı.?
Kafamızın içi bitmek bilmeyen "eğer'ler - meğer'ler" ile başlayan cümlelerle dolu.
"Peki nereden mi geldim ben bu mevzuya? "
Çevremde, kimi görsem kahve eşliğinde iki kelam etmeye niyetlensem üç kişiden birinin sohbeti kahveden daha acı.Üç kişiden biri feci halde mutsuz çünkü.
Aslında dalga dalga yaydığımız bu mutsuzluk halinin nedeni ise biziz. "Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma " prensibini edinsek. Ah en iyisini yapan, her şeyin en doğrusunu bilen, herkes tarafından onaylanan kişi olmak hevesimizden bir vazgeçebilsek. İdeallerimizin isteklerimizin peşinde koşsak ah o "el alem" ne der sesini duymasak önemsemeden bünyeyi mutsuz eden bu sorunsalların üstünden bir çırpıda atlamayı bilsek, çok düşünmesek hatalarımızı sevmeyi öğrensek yargılamadan hayatı yormadan anı yaşasak gerçekten daha mutlu olmaz mıyız?
Mevsim bahar, hava mis kıymetini bilsek, insanlara bu kadar dışardan bakmaya yadırgamaya bu kadar istekli olmayı bıraksak. Günümüzü kutsasak dilimizden dua etmeyi ve şükretmeyi bırakmasak gerçekten daha mutlu olmaz mıydık.