İlişkilere dönüp gerçekçi bir bakış yaratılırsa “çatışma” için “iki” taraf gerekir.
Hızla erozyona uğrayan ilişkilerde, özellikle birkaç ayda biten evliliklerde en büyük sorun; “sorun benim sorunum” diyememek. Kişiler yaşanan beraberlikte kendine düşen hatayı yok saymayı kolay yol olarak seçiyor. Herkes arkayı kolluyor. Bana dokunulmasında ne olacaksa olsun. Sonra ardından gelen yoğun pişmanlıklar.
Keşkelerin kaynağındaki en temel sebep; biten sürecin ardından kişiler olaylara dışarı çıkıp bakabilmeyi ve objektif olmayı başarıyor. Yani içindeyken yaşanan “kör nokta” aydınlanıyor.
Özellikle kadın-erkek çatışmasında bir türlü fark edemediğimiz en önemli ayrıntı doğamız gereği elimizde olmayanlar. Zihnin fonksiyonlarını ve bunu kullanmanın güçlerini doğru keşfetmediğimizd
Verdiğim seminerlerde iletişimi anlatırken dönüp karma izleyici topluluğuna dönüp “biz kadınlar baş belasıyız” dediğimde büyük bir alkış geliyor. Bela burada elbette tatlı bela. Ama gerçek olan şu ki kadın dediğimiz varlık o kadar ayrıntı yüklü ve dolaylı tanımlar üreten bir varlık ki erkek “düz ve dolaysız” kimliği ile sabretmekte ve anlamakta çok zorlanıyor. Çok zaman iç sesi diyor ki hadi be kadın bitir artık şu söyleyeceklerini
Erkekler ve kadınlar eşlerini kendilerine benzetmeye çalışmamalıdırla
Birkaç öneri ile yazımı sonuçlandırayım;
-Küçük hayal kırıklığınızdan doğan rahatsızlıkları asla yarına bırakmayalım; Gece yatmadan önce her türlü kırgınlık için birbirinizi affettiğinizden emin olalım.
-Kahvaltıda var olan her şey için şükür dile getirmeyi unutmayalım. Sofra muhabbetine hiçbir sorunun, endişenin, tartışmanın dâhil olmamasına özen gösterelim.
-Eşimize takdirimizi ve sevgimizi gösterelim. Yargı, eleştiri, ve dırdır yerine takdir ve iyi dileklere önem verelim.
Huzurlu bir yuvanın ispatlanmış sırrı; sevgi,uyum,hoşgö