İzmir de sporu pozitif yönde geliştirecek kaliteli, eğitimli ve kariyerli yönetici sayısının yetersiz oluşunun dışında, hemen her konuda ve kademede doğru adımların atılmadığı da inkar edilemez bir gerçektir. Bir yöneticinin başarılı olduğunu anlamak için, o yöneticinin, kendinden önceki yönetime göre bulunduğu yapıya ne kattığına bakmak, yeterlidir.
Spor ile uzaktan yakından alakası olmayan kişilerin spor kulüplerini keyfe keder bir yönetimle ne kadar zor bir duruma düşürdüğünü hepimiz biliyoruz. Kendi şirketlerinde yapamayacakları her şeyi, türlü dalaverelerle ele geçirdikleri kulüplerde gerçekleştirerek büyük bir hizmet sunduklarını sanmaktadırlar. Kulüplere gönül verenlerin karşılıksız harcadığı 100 TL.’nin kendi verdikleri ve kulübe borç yazdıkları 3-5 milyondan daha değerli olduğunu anlayamamaktadırlar. Şirket sahibi olmak gibi vasıfları elinde bulunduran kişiler, kulübün mali disiplini ve çıkarları söz konusu olduğunda elini vicdanına koymayı nedense bir türlü başaramamaktadır.
Transfer dönemlerinde yapılan gereksiz harcamalar, futbol dışındaki branşları dışlamak, alt yapı kaynaklarını heba etmek, kulübün imajını zerre kadar düşünmemek, yapılan eleştiriler karşısında hemen karşı saldırıya geçip, "Bu kulüp sahipsiz değil" gibi basına basma kalıp sözlerle demeçler vermek ,gerçek kulüp sevdalılarına saldırmak, zamanımızdaki yöneticilerin en büyük özelliğidir.
Yöneticinin başlıca görevlerinden biri kulübün geleceği ile ilgili projeler üretmektir. 100 tl verip müsabakaların video kaydını alamayan sözde yöneticiler kulüpleri ahbap çavuş ilişkileri ile uçuruma sürüklemektedir. Yaşanan bu olaylar gerçek kulüp sevdalıları hariç hiç kimsenin umurunda olmamakta ve hiç kimsenin canını acıtmamaktadır.
İşte bu yetersiz yöneticiler kulüplere onarılması zor zararlar vermektedir. Kulüplerin imajını zayıflatıp, verimini azaltıyor, rekabet gücünü ortadan kaldırıyor, kulüp kaynaklarını yanlış transfer ve kararlarla israf ediyor, günü kurtarma adına yapılan basit hatalardan dolayı kulübe maddi ve manevi tazminatlar ödetiyorlar. En önemlisi de kariyerli ve kültürlü ve spora meraklı yönetici adaylarını bu müthiş yeteneklerinden dolayı kulüplerden soğutmakta ve sonrada arkalarında bir harabe bırakarak çekip gitmektedirler.
İşin özeti, İzmir’de temel sıkıntı zihniyettir. İlk yapılması gereken zihniyetleri değiştirmektir. Tüm alanlarda sportif başarının gelmesi için yönetici olmanın da bir kriteri olmalıdır. Öncelikle dürüst, işini gerçekten iyi yapan, zihniyeti de sporu kaldırabilecek potansiyelde, nereye ne için imza attığını bilecek, ekip çalışmasının önemine inanan yönetici kişi ya da kişilere ihtiyacımız vardır. Bu kadar yozlaşmış bir spor ortamında bu işin hakkını verenleri tabi ki ayırıyoruz. O kulüpleri ve yöneticileri herkes ayakta alkışlıyor zaten. Zihniyetler değişmedikçe, aşağıdan yukarıya doğru bir plan program yapılmadıkça İzmir de sporun ivme kazanması sadece hayaldir.