Avrupa’da ve Hıristiyan dünyasında bir “İslamofobi” var mı? Soruya “hayır” demek mümkün değil. Zira bu dünyanın insanları İslam’daki “cihat” emrini biliyorlar. Ancak Avrupa’da ya da Hıristiyan dünyasında Müslümanlara karşı “cihat” dolayısıyla zaten var olan önyargı, Amerika’nın New York kentindeki ikiz kulelerin yıkılması olayından sonra arttı. IŞİD’in kafa kesmek, kurşuna dizmek, çarmıha germek gibi infazları ise İslam dini ile ilgili ön yargıları, çok daha ürkütücü olan başka bir yönde güçlendirdi. Zira bu infazlar, uygarlıkla barbarlığın nasıl çatıştığının örneklenmesi anlamında ne yazık ki iyi malzemeler olacak türdendir. Başka bir ifadeyle bu infaz malzemeleriyle islamiyetin barbarlığı üretebileceği inancı ve dolayısıyla İslamofobi, daha da güçlenecek gibi görünüyor. Başta Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan olmak üzere, ülkemizin kimi siyasetçi ve din adamlarının, İslam dininin terörle yan yana gelemeyeceği fikrinin ısrarlı savunucuları olmalarının nedeni de budur. Bu siyaset işe yarar mı? Ne yazık ki bu soruya da “evet” demek mümkün gözükmüyor. Zira IŞİD’in korkunç, tüyler ürpertici olan infazlarıyla yaşatılan terör gerçeği, İslam’ı terör kaynağı olmaktan bağımsız düşünmeyi artık zorlaştırmıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da IŞİD’in teör örgütü olduğu gerçeğini 31 Ekim’de Fransa’da açıkça ilan etti. Fakat “terör” sıfatıyla nitelemek zorunda kaldığı örgüte, Irak-Şam İslam Devleti’nin kısaltması olan IŞİD demediğini, DEAŞ dediğini de özellikle vurguladı. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre “barış” anlamına gelen “Sin” sözcüğünden türemiş olan “İslam” dini, asla teröre destek vermez.
*******
İslam’ın bir barış dini olarak doğduğu doğru. Fakat bu dinin sonradan savaşa onay verdiği bilinmektedir. İslam dininin teröre destek vermeyeceğinin de kesin olan bir delili yok. Tam tersine İslam dininin teröre destek vermiş olduğunun kesin delili vardır ve bunlardan birisini İslam dünyasında “islam” adına savaştığını söyleyen illagal yapılanmalar/örgütler oluşturmaktadır. Kurbanlarının başlarını keserken “Allahü Ekber” diye tekbir getiren IŞİD terör örgütü, bu illagal yapılanmalardan yalnızca birisidir. İslam dininin teröre destek verdiğinin bir diğer delili ise, IŞİD’in infazlarında uyguladığı şiddetin, vahşetin ve acımasızlığının meşruiyet kaynağı olması muhtemel olan Ayet’tir. Kur’anın Maide Suresi’ndeki bu ayetinde (5.33; Diyanet Vakfı’nın Kur’an meali, s.112) bu konuda şöyle denilmektedir: “Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylarıdır/rezillikleridir. Onlar için ahirette de büyük azap vardır”.
*******
IŞİD’in “vahşi ve kan dondurucu” gibi sıfatlarla tanımlanan infazlarının dinsel meşruiyet kaynağı olması muhtemelen olan bir başka bilgi kaynağı da Hadis’tir. Altı hadis kaynağında ortak olan bu bilgi, Medine’ye gelip Hz. Muhammet’e Müslüman olduklarını bildiren 8 kişilik bir grubun öldürülmesi biçimiyle ilgilidir (A. Tekin, Bilim ve Ütopya, 244, 6 vd.). Hz. Muhammed, Medine’ye geldikten sonra hastalanan bu kişilere, kamuya ait olan develerin sütünden ve idrarından içmek suretiyle iyileşeceklerini söyler. Fakat bu kişiler, bu develerin sütünden ve idrarından tedavi amaçlı olarak yararlanmak yerine hem develerin çobanını öldürürler hem de bu develeri alıp giderler. Develerden birisini de kesip yerler. Hz. Muhammed, onların yakalanıp cezalandırılmalarını emreder ve bunun için adamlarını görevlendirir. Bu görevlilerin Hz. Muhammed’in talimatına göre bu adamlara uygun gördükleri ceza ise şu olmuştur: “Eller ve bacakların kesilmesi, gözlerin oyulması ve can çekişerek ölmeleri için terk edilmeleri”.