İnanın sevgili okurlarım, ilk köşe yazımı yazdığım yıl 2002 ya da 2003, o günden bugüne şöyle sakince, sinirlenmeden bir yazı kaleme almamıştım. Aslında benim gibi insanlar için sükunet pek de hayra alamet değil de neyse artık!
Son 8 aydır, başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, pek çok ilçe belediyesinden gelen ihbar ve bilgiler, üstüne bir de benim yaşadıklarım öncelikle İzmir için korkutucu .
Zaman içinde değişik şekilde ve ortamlarda yazdım, konuştum, muhataplara ulaşmaya çalıuştım ama nafile, asıl düşündüren bazı muhataplarımın, etkisi altında kaldıkları karanlıklar yüzünden beni "unutmuş" olmaları, haydi anlarım, İzmir'e İzmir dışından "dayatılanlar" nereden tanıyacak? Ama beni ve sevdiklerimi çok iyi tanıyanların da suskunluğu ilginç doğrusu.
Düşündüm taşındım ve bir de böyle yazayım dedim.
"Sürgün, mobbing" hele de "nepotizm" alışkanlık haline gelmemeli CHP Belediyelerinde!
BUYRUN: "NEPOTİZM" ÇUKURUNDA SİYASİ ÇIKMAZ SÜRÜKLENEN İZMİR!
Günümüz çalışma hayatında "liyakat" ve "adalet" kavramları, CHP'de yalnızca bir retorik haline gelmiş durumda. Yani sadece, ağızda “sakız” gibi. Özellikle bazı yerel yönetimlerde bu ilkelere uygun hareket edilmemesi, çalışanlar üzerinde derin olumsuz etkiler yaratıyor.
Mobbing, haksız sürgünler ve nepotizm hem bireyleri hem de toplumu yozlaştıran sorunların başında geliyor. Yıllardır görev yapan, alanında uzman kadroların yeni atanmış yöneticilerin kişisel kin ve nefret duygularıyla hedef alınarak sürgüne gönderilmeleri intihar başta olmak üzere birçok aile içi huzursuzluklara ve kişisel ruhsal bunalımlara neden oluyor.
Örneğin, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde son yerel seçim sonrası, İLK KEZ bu kadar yoğun yaşanan bazı olaylarda, birimlerinde fark yaratan, başarılı çalışmalarıyla tanınan çalışanların keyfi olarak başka birimlere sürüldüğü iddiaları gündeme gelmişti. Hatta bu mobinglerin başta sendikalar olmak üzere, sağlık kurumlarına da yansıdı fakat yönetici iradenin, tümüne kayıtsız kaldığı iddiaları da yoğunluk kazanıyor. Hemen ifade etmeliyim ki, seçilen başkan elbette ki kendi kadrosuyla çalışmak ister, ama buradaki ince çizgi, başkanın atadıklarını ciddi kontrol altında tutmasıdır. Yazdıklarım "kontrolsüzlüğün tespitidir" ve devam etmektedir.
Bu sürgünlerin ardındaki motivasyon ise düşündürücüdür. Hatta İzmir’de ilk kez bu nedenlerle yıllarını işine vermiş bir çalışan intihar girişiminde bulunmuştur.
Yeni yöneticilerin keyfi amaçlarına kolayca ulaşabilmeleri için, kendi keyfiyetlerini eleştirme potansiyelindeki uzman çalışanları sindirmek ve susturmak istemesi, o kurumun hizmet kalitesinin de büyük zarar görmesine neden olmaktadır.
Siyasi atamalarla gelen yeni yöneticiler, liyakatten çok kendi siyasi bağlılıklarına göre hareket ederek, kendilerine muhalif olabilecek ya da varlıkları nedeniyle kendi eksikliklerini ortaya çıkaracak çalışanları hedef alıyor. Bu yöneticiler, yalnızca kendi "güvenli alanlarını" yaratmak adına değil, aynı zamanda şahsi menfaatlerini korumak için uzman çalışanları sürgüne göndererek bir tür "sessizlik düzeni" inşa etmeye çalışıyorlar.
Uzun yıllar aynı birimde görev yapan ve o alanda derin uzmanlık kazanan çalışanların, bir anda hiçbir gerekçe gösterilmeden uzak bölgelere gönderilmesi, işin sadece yüzeyde görünen kısmıdır.
Asıl sorun, bu sürecin arkasında yatan motivasyonlardır:
Nefret, önyargılar mkasatlı yalan bilgiler:
Yeni yöneticilerin, kendi eksikliklerini örtmek ve bağımsız düşünen uzman kadroları devre dışı bırakmak için keyfi sürgün kararları alması.
Kolay hareket alanı sağlama:
Uzman kadroların yerine, sadakatle bağlı ancak yetersiz ve koşulsuz “biat” edebilecek kişilerin, getirilmesiyle kurum içi kaynakların ve projelerin istismar edilmesi.
Bu durum, yalnızca bireylerin hayatlarını değil, o kurumun ve dolayısıyla toplumun geleceğini de tehdit ediyor. Bir örnek olarak, belediyelerde uzun süre çalışan uzman ve deneyimli çalışanların sürgün edilmesi, yerlerine kurum misyonunu bilmeyen, deneyimden yoksun ve kibirli kişilerin getirilmesiyle, kritik projelerde büyük aksaklıklar yaşanmasına neden olacaktır. Bu tür uygulamalar, belediyenin halka sunması gereken hizmetlerin aksamasına ve uzun vadeli zararlara yol açıyor. Hatta kimi girişimler, ideolojik çelişkileri de beraberinde getirebiliyor.
Umutların Suistimali: CHP, Özgür Özel ve İzmir'in İstikbali
Aynı şekilde, CHP'nin kurultay sonrası yeni Genel Başkanı Özgür Özel'in, parti içinde ve belediyelerde yaşanan bu tür uygulamalara karşı güçlü bir duruş sergilememesi, partiye olan güveni sarsmış, "malumun ilanı" gibi olmuştur.
Özgür Özel’in “değişim” vaatlerine rağmen, nepotik kadro dayatmaları, mobbing ve sürgün gibi sorunlara sessiz kalması, CHP'nin kurumsal kimliği açısından ciddi bir zafiyet olarak algılanmaktadır.
2025 yılı zaten belediyeler için kolay bir yıl olmayacak. Sayıştay'ın 2023 raporunun iyi okunmasını gerçekten tavsiye ediyorum. Öte yandan geçen bunca ay sonrası başkanların kendi iradelerini, makamlarına ne kadar yansıtıyorlar, düşünmeleri gerekir. Zira bugün İzmir, özgün yerel kimliğini kaybetmiş, başka kent kültürlerinin hegemonyasına girmiş durumda. Örneğin Karaburun'da yerel halk, ilçelerinin "küçük Malatya" olduğunu her köşede ve artık gülerek ifade etmektedir.
Başta İstanbul olmak üzere, Malatya, Manisa, Marmaris, Diyarbakır gibi yerel kültürlerden gelecek fırtınaların İzmir'de bir "kültür felaketine" yol açacağını da beklemek gerekir.
Sonuçta İzmir, "zombilerin" kenti değildir ve Başka da İZMİR yoktur!
Yüksek perdeden düşünceleri ifade etmenin ben kendi adıma bir faydasını görmedim. Belki de yaş kemale erdi ondandır. İzmir belediye uzun yıllardır yönetimleri açısından gerçekten çok şansız. Kent her açıdan kaybediyor, çağın gerisinde kalıyor. Değerlerine bu derece nankör bir kent sanırım tarihte yoktur. Bu kentin değişmeyen gerçeği yalakalar ve geçmişini inkar eden çok bilmişler. İzmir'in derdi ile dertlenenlere selam olsun.
Değerli kardeşim haklısın , okuyup hiç tepki vermeyince sanki okunmuyor veya tasvip görünmüyor şeklinde algılaman çok doğal. İnan bana kendi adıma yazılarını dikkat ile okuyorum. Pek çok konudaki hassasiyetini de çok takdir ediyorum. Üslubunun bu günki gibi sakin olmasını ise her bakımdan daha etkili bulduğumu bilmeni isterim. En içten sevgilerimle
Onur verdiniz değerli üstadım, çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.